14 Haziran 2016 Salı

Kültür Kavramı

Kültür kavramı ilk defa, 19. yüzyılın sonlarında kapsamlı bir tanımlama ile İngiliz antropolog Sir Edward Tylor tarafından tanımlanmıştır. Buna göre Tylor, kültürü; bilgi, inanç, sanat, hukuk, ahlak, adet, gelenek ve toplumun üyesi olarak kişinin yaşayarak kazandığı huylar ve kabiliyetler bütünü olarak tanımlamıştır. “Hars; bir milletin dini, ahlakı, hukuku, muakelevi, bedii, iktisadi ve fenni hayatlarının ahenktar bir mecmuasıdır.”  


Bu iki tanımda da kültür, somut olmayan cephesi ile diğer deyişle manevi yönüyle tanımlanmaktadır. Ancak bir toplumun kültürel öğeleri maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Maddi öğeler; toplumun yada grubun herhangi bir gelişim aşamasındaki teknolojik ilerlemesini, üretim, teknik, hüner ve becerilerini ifade eder. Manevi öğeler ise soyut olan ancak toplumun yaşamını düzenleyen inanç, gelenek, görenek ve ahlak kurallarından oluşur. Bu iki cephesi ile ele alınan kültür tanımları da mevcuttur.

Arslantürk ve Amman’a göre; kültür maddi ve manevi olarak vücuda her şeydir ve bu özelliği ile de sosyal birikim ve sosyal miras olarak ifade edilmektedir. “Kültür, bir toplumun yaşamını devam ettiren ve problemlerini çözmek için benimseyip kullandığı her türlü davranış sistemleri ve maddi araçlara denir.” Kültür; “doğanın insanlaştırılma biçimi, bu insanlaştırılmaya özgü süreç ve verimdir. Kültür, insanın kendini kendi evinde duymasını sağlayacak bir dünya ortaya koymasıdır. Buna göre kültür böylesi bir dünyanın anlam varlığına ilişkin tüm düşünülebilirlikleri içeriri.” Böylece genel bir yaklaşımla kültür “insanın ortaya koyduğu ve içinde insanın var olduğu tüm gerçeklik” olarak da tanımlamaktadır.

Kültür bireysel ve toplumsal bakış açılarına göre de farklı değerlendirilebilir. Buna göre bireysel olarak, okuma, öğrenme, düşünme gibi çabalar yoluyla zihinsel yeteneğin genelde ya da özelde geliştirilmesi, bu çabalar sonucunda eleştiri anlayışının, beğeninin, yargı gücünün geliştirilmesidir. Toplumsal açıdan ise kültür, bir uygarlığın bir toplumun tinsel yani; toplumsal duruş ve düşünüş tarzları ve bunların yarattığı bilimsel, düşünsel, sanatsal ve ahlaki verimlerdir.
Kültür doğuştan değil, eğitim ve öğretim ile kazanılmakta ve bu yönüyle de sürekli değişmektedir. Çeşitli yazarlar kültürün bu yönüne vurgu yapmaktadırlar.

Kültür, bireylerin yaptığı şeylerin birçoğunu etkiler. Yapılan diyetlerin çoğu, yemek hazırlama ve servis metotları, evde ve toplumda kadının ve erkeğin rolleri, yatak da uyuma, sandalyede oturma, boş zamanları değerlendirme, titizlik, maddi kazançlar için çalışma şekilleri gibi şeylerin hepsi kültürel mirasın belirtileridir. “Kültür, bir toplumun üyeleri ya da bir toplum içindeki grupların yaşam biçimlerine göndermede bulunur. Sanat, edebiyat ve resmi de içerir. Ancak kapsamı çok daha geniştir. Örneğin insanların nasıl giyindikleri, töreleri, çalışma kalıpları ve dinsel törenleri diğer kültürel unsurlardır”. Kültürün unsurları doğal çevre ile yakından ilgilidir. Bu ilişki Emeklinin ifadelerinde vurgulanmaktadır. “Kültür insanın doğa karşısında doğayla birlikte yaşamını sürdüre bilmesi için ürettiği her şey… Daha açık bir anlatımla; insanın yaşamını devan ettirdiği herhangi bir doğal çevrede inşa ettiği binanın yapı malzemesinden, geçim şekline ve giyim tarzına kadar pek çok unsur coğrafyadan etkilenmektedir. Doğal çevrenin farklılığı kültüre yansımakta, kültür hem doğal çevreyi hem de toplumu etkilemektedir. Kültürün sosyolojik ve psikolojik yanı da vardır. Bu bağlamda kültür, aynı toplum içinde yaşayan insanların birbirinden farklı olmalarının nedeni olabildiği gibi birlikte yaşamalarını sağlayan bir işlev görmektedir. Örneğin, aynı bölge içinde yaşayan topluluklar farklı ırklardan gelebilirler ama doğum adetleri, halk oyunları gibi somut olmayan kültürel miras özelliklerinin benzer nitelik taşıması bu toplulukları yakınlaştırıcı unsurlardır”. Böylece kültürün bir çeşit çevreye uyum olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

“Kültür, bir veridir ve sosyal deneyimlerden geçerek zamanımıza kadar gelmiştir. Kültür insanlar ona tepkide bulunarak, etkilerine cevap vererek sosyalleştirdikleri bir gerçektir. Sosyal grupların özelliklerine göre, karakterine göre bu sosyal grupların içinde yer alan kültürel öğeler, sadece nitelikleri açıklamazlar, aynı zamana da ilgilerine göre öğeleri bir perspektif içinde toplamaya da yararlar. Örneğin, ekonomik ilgiler, üretilenleri, tüketilenleri ve onların gruplara göre insanlara dağılmalarını, değer kazanmalarını sosyal grup içinde sağlarlar. İşte bu anda, buradaki değerin saptanmasın da araya sosyo-kültürel olay girmektedir. Söz konusu değer sosyo-kültürel ortam içinde diğer değerleri gerçekleştirir ve de toplumdan topluma çeşitlilik, değişiklik gösterir. Değerler sosyo-kültürel sistem anlam bulur. Hatta yiyecekler ve içecekler bile sosyo-kültürel ortamda saptanırlar.

Kültürler başka kültürlerin de ilgi alanıdır. Bu durum, kültür ile seyahat ve turizmin ilişki içinde olmasını beraberinde getirmiştir.

Kaynak : Yayla Kültürü ve Yayla Turizmi / Hikmet HABERAL

Hiç yorum yok: