Kültür
kavramı ilk defa, 19. yüzyılın sonlarında kapsamlı bir tanımlama ile İngiliz
antropolog Sir Edward Tylor tarafından tanımlanmıştır. Buna göre Tylor, kültürü;
bilgi, inanç, sanat, hukuk, ahlak, adet, gelenek ve toplumun üyesi olarak
kişinin yaşayarak kazandığı huylar ve kabiliyetler bütünü olarak tanımlamıştır.
“Hars; bir milletin dini, ahlakı, hukuku, muakelevi, bedii, iktisadi ve fenni
hayatlarının ahenktar bir mecmuasıdır.”
Bu iki tanımda da kültür, somut olmayan cephesi ile diğer deyişle manevi
yönüyle tanımlanmaktadır. Ancak bir toplumun kültürel öğeleri maddi ve manevi
olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Maddi öğeler; toplumun yada grubun herhangi bir
gelişim aşamasındaki teknolojik ilerlemesini, üretim, teknik, hüner ve
becerilerini ifade eder. Manevi öğeler ise soyut olan ancak toplumun yaşamını
düzenleyen inanç, gelenek, görenek ve ahlak kurallarından oluşur. Bu iki
cephesi ile ele alınan kültür tanımları da mevcuttur.
Arslantürk
ve Amman’a göre; kültür maddi ve manevi olarak vücuda her şeydir ve bu özelliği
ile de sosyal birikim ve sosyal miras olarak ifade edilmektedir. “Kültür, bir
toplumun yaşamını devam ettiren ve problemlerini çözmek için benimseyip
kullandığı her türlü davranış sistemleri ve maddi araçlara denir.” Kültür;
“doğanın insanlaştırılma biçimi, bu insanlaştırılmaya özgü süreç ve verimdir.
Kültür, insanın kendini kendi evinde duymasını sağlayacak bir dünya ortaya
koymasıdır. Buna göre kültür böylesi bir dünyanın anlam varlığına ilişkin tüm
düşünülebilirlikleri içeriri.” Böylece genel bir yaklaşımla kültür “insanın
ortaya koyduğu ve içinde insanın var olduğu tüm gerçeklik” olarak da
tanımlamaktadır.
Kültür
bireysel ve toplumsal bakış açılarına göre de farklı değerlendirilebilir. Buna
göre bireysel olarak, okuma, öğrenme, düşünme gibi çabalar yoluyla zihinsel
yeteneğin genelde ya da özelde geliştirilmesi, bu çabalar sonucunda eleştiri
anlayışının, beğeninin, yargı gücünün geliştirilmesidir. Toplumsal açıdan ise
kültür, bir uygarlığın bir toplumun tinsel yani; toplumsal duruş ve düşünüş
tarzları ve bunların yarattığı bilimsel, düşünsel, sanatsal ve ahlaki
verimlerdir.
Kültür
doğuştan değil, eğitim ve öğretim ile kazanılmakta ve bu yönüyle de sürekli
değişmektedir. Çeşitli yazarlar kültürün bu yönüne vurgu yapmaktadırlar.
Kültür,
bireylerin yaptığı şeylerin birçoğunu etkiler. Yapılan diyetlerin çoğu, yemek
hazırlama ve servis metotları, evde ve toplumda kadının ve erkeğin rolleri,
yatak da uyuma, sandalyede oturma, boş zamanları değerlendirme, titizlik, maddi
kazançlar için çalışma şekilleri gibi şeylerin hepsi kültürel mirasın
belirtileridir. “Kültür, bir toplumun üyeleri ya da bir toplum içindeki
grupların yaşam biçimlerine göndermede bulunur. Sanat, edebiyat ve resmi de
içerir. Ancak kapsamı çok daha geniştir. Örneğin insanların nasıl giyindikleri,
töreleri, çalışma kalıpları ve dinsel törenleri diğer kültürel unsurlardır”.
Kültürün unsurları doğal çevre ile yakından ilgilidir. Bu ilişki Emeklinin
ifadelerinde vurgulanmaktadır. “Kültür insanın doğa karşısında doğayla birlikte
yaşamını sürdüre bilmesi için ürettiği her şey… Daha açık bir anlatımla;
insanın yaşamını devan ettirdiği herhangi bir doğal çevrede inşa ettiği binanın
yapı malzemesinden, geçim şekline ve giyim tarzına kadar pek çok unsur
coğrafyadan etkilenmektedir. Doğal çevrenin farklılığı kültüre yansımakta,
kültür hem doğal çevreyi hem de toplumu etkilemektedir. Kültürün sosyolojik ve
psikolojik yanı da vardır. Bu bağlamda kültür, aynı toplum içinde yaşayan
insanların birbirinden farklı olmalarının nedeni olabildiği gibi birlikte
yaşamalarını sağlayan bir işlev görmektedir. Örneğin, aynı bölge içinde yaşayan
topluluklar farklı ırklardan gelebilirler ama doğum adetleri, halk oyunları
gibi somut olmayan kültürel miras özelliklerinin benzer nitelik taşıması bu
toplulukları yakınlaştırıcı unsurlardır”. Böylece kültürün bir çeşit çevreye
uyum olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
“Kültür, bir
veridir ve sosyal deneyimlerden geçerek zamanımıza kadar gelmiştir. Kültür
insanlar ona tepkide bulunarak, etkilerine cevap vererek sosyalleştirdikleri
bir gerçektir. Sosyal grupların özelliklerine göre, karakterine göre bu sosyal
grupların içinde yer alan kültürel öğeler, sadece nitelikleri açıklamazlar,
aynı zamana da ilgilerine göre öğeleri bir perspektif içinde toplamaya da
yararlar. Örneğin, ekonomik ilgiler, üretilenleri, tüketilenleri ve onların
gruplara göre insanlara dağılmalarını, değer kazanmalarını sosyal grup içinde
sağlarlar. İşte bu anda, buradaki değerin saptanmasın da araya sosyo-kültürel
olay girmektedir. Söz konusu değer sosyo-kültürel ortam içinde diğer değerleri
gerçekleştirir ve de toplumdan topluma çeşitlilik, değişiklik gösterir.
Değerler sosyo-kültürel sistem anlam bulur. Hatta yiyecekler ve içecekler bile
sosyo-kültürel ortamda saptanırlar.
Kültürler
başka kültürlerin de ilgi alanıdır. Bu durum, kültür ile seyahat ve turizmin
ilişki içinde olmasını beraberinde getirmiştir.
Bu iki tanımda da kültür, somut olmayan cephesi ile diğer deyişle manevi yönüyle tanımlanmaktadır. Ancak bir toplumun kültürel öğeleri maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Maddi öğeler; toplumun yada grubun herhangi bir gelişim aşamasındaki teknolojik ilerlemesini, üretim, teknik, hüner ve becerilerini ifade eder. Manevi öğeler ise soyut olan ancak toplumun yaşamını düzenleyen inanç, gelenek, görenek ve ahlak kurallarından oluşur. Bu iki cephesi ile ele alınan kültür tanımları da mevcuttur.
Kaynak : Yayla Kültürü ve Yayla Turizmi / Hikmet HABERAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder